25 Aralık 2014 Perşembe

Alper Tunga Öldi mü Issız "Acun" Kaldu mu?

O değil de Survivor Taner'e n'oldu ya? En son onu Acun Ilıcalı kodese yollatacaktı hani? Herhalde Adriana Yenge'nin kutusundan af çıktı. Arada kaynadı gitti iste.
Geçen gün arkadaşım yazdı 'face'ten. He, 'face'ten. Instagramdan #alpayabumesajiyolla hashtag'iyle olacak hali yok ya. Bu arada, Alpay'a değil Alpa'ya. Doyçland'da Alpa Gun diye gerçek ismi Alper olan Alamancı bir rapçi var. Ayni ismi paylaşma talihsizliğine eristiğimden, artık ismim Alpa oldu buradaki 'kanki'lerimin arasında. Alpa, Almanca aksanıyla Alper'in söylenişi. Kendim bile Alpa'yı Alper'den daha çok benimsedim artik. Alpa aşağı, Alpa yukarı. Bir keresinde Atatürk Havalimanı'nda benden şüphelenen polis memuru tam pasaportumu kontrol ederken, ismini söyler misin? diye sorunca "Alpa" demiştim. Sonra, lütfen benimle gelir misiniz dedi. Saka, saka. Ama gerçeği söyle: Almanya'da kendi ismimi Türkçe telaffuz etmemeye o kadar alışmışım ki artık bir Alman dairesinde bir görevli veya Alaman'ın biri tarafından ismim sorulunca kafamdaki işlemci Türkçeden Alman aksanına çevirmeye gerek kalmadan direk Alpa diye cevap veriyor. İngilizce dilini konuşanlar bilir. 1 rakamını görünce akla "Bir"den önce "One" gelmesi gibi. Havalimanı meselesine gelince, ileride başıma gelebilir diye korkmuyor değilim.
İsmimin Alper olması da ailemin bana isim bulma maceralarının ancak bu kadar neticelenmesinden dolayı. 90'li yılların başlarında, tam MHP zirvelere, zırvalara falan oynarken, gel sen daha yeni doğmuş bebeğe Alpaslan ismini koymaya karar ver. Sonra, çoğunluğu milliyetçi tabandan gelen aile fertleri ve tanıdıklar falan beni Türkeş, Türkeş diye çağırmaya başlasın. Daha kakasına düşse boğulacak, MHP'den falan bihaber, hangi ülkede dahi doğduğundan habersiz bebeği Alpaslan Türkeş aşağı, Alpaslan Türkeş yukarı diye çağırmaya başla. Neyse ki bizimkiler 80 darbesinden ötürü genlerimize işlemiş, ondan sonra gelen her iktidar tarafından biraz daha perçinlenmiş oto-sansür yani kendi kendimizi sansürleme mekanizmasını devreye sokuyorlar da bu sefer ileride beni politik hiçbir mimlemeye ele vermeyecek fakat yine de milliyetçi köklerden geldiğimi gösterebilecek bir isim bulmaya çalışıyorlar. Bir kere denedin olmadı, niye yine milliyetçi bir isim? Git Fenerbahçe'den senin favori futbolcunun ismini falan yapıştır işte. Uche, Rıdvan, Abdullah falan. İyi ki Abdullah da olmamış. Bu sefer de milliyetçi aile ve çevrenin gazabına uğrayabilirdim. Hele, kız olsaymışım o daha, daha beter olabilirmiş. Annem, o zaman kesinlikle adımı Hülya falan koyarmış. Kendisi tenis sporunu oynamadığı halde pek müptelası da. Favori atleti Hülya Avşar. Ondan başka tenisçi de tanımaz zaten. Neyse lafı uzatmayalım, bir sonraki sonuç Alper Tunga olmuş. Hani, o çok duyduğumuz "Alper Tunga öldi mü, ıssız acun kaldu mu?"daki Alper Tunga. Allahtan ondan da vazgeçmişler de, bir şekilde facianın eşiğinden dönülmüş. Kararı en sonunda Alper'de kılmışlar. Hani buna da şükür. Fakat yine de ismimin Alper'e kısaltılmasının bizim kitlemizde pek bir tesiri olmamıştı ki çocukken babam birine ne zaman "Bak, bu da benim oğlan, Alper" derse her seferinde karşı tarafın bıyıklarından süzülen bu büyülü dizeleri dinleme mertebesine kesintisiz ulaşırdım. Alper Tunga aşağı, Alper Tunga yukarı. Çocukluğum Alper Tunga denilen o puşta kafa yormakla geçti. Yine Allah'tan edebiyat dersleri vardı da öğrendik, rahatladık kim olduğu hakkında. Osmanlıca dersleri olsaydı o zamanlar, herhalde yüksek uçuşa falan geçerdim, çünkü bir, bir eserin ne ve ya kim hakkında yazıldığını öğrenmek var bir de eserde ne anlatıldığını öğrenmek var. Çok şükür ne anlatıldığını öğrenmek daha nasip olmadı. Allah korusun, ya Alper Tunga 'öldi'yse?
 Neyse, lafı çok uzattım. Arkadaşımın yazdığı şey aynen söyle:
"Çok acayip yer lan bura. Gecen bir adam camından ateş açtı. "İran'a f koyduğunda İrfan oluyor. Ben Mesihim." dedi." diye.
Adam da haklı şimdi. Ben de Mesih olduğumu söylemek istersem havaya iki el sıkar sonra bağırırdım:
"Alper Tunga'dan Tunga'yi çıkarınca Alper kalıyor. Alper benim. Ben Mesihim ulaaan" diye.
Malum, bu aralar herkes Survivor Taner'e ne oldu? Acun, Adriana Lima'yi Diablo Limanı'nda imam nikahıyla mı yoksa Katolik kilisesinin yönettiği törenle mi nüfusa yazacak diye? haberleri bekliyor. Yani değil bizim silahşor Mesih'e, gerçek Mesih'e bile medya bu vaziyetteyken ekranlara çıkma sırası gelmez. Ondan en iyisini etmişsin, benim güzel Mesih abim. Bir tane de benden taraf sıksaydın keşke. 
Simdi ne alakası var benim isim hikayemle, Mesih Abi'm gibi toplumsal sıyırma vakalarının? İsmim Alpaslan olarak kalsaymış bir Mesih falan olamazdım belki fakat bir gün tek başıma silahı alıp darbe yapmaya kalkışabilirdim vesselam, "Turfandan f'yi çıkarınca, Turan kalıyor. Ben Başbuğum" diye. 
Bir zamanlar 90'li yıllarda yapılan yanlış aşıların ileride sebep olduğu felç gibi hastalıkların haberleri çıkıyordu televizyonlarda. Ayni zamanlar, Türk Mesih'lerinin de televizyonlarda boy gösterme zamanıydı. Ne hikmetse, bu iki olay aynı zamanlarda medyada boy gösterip aynı zamanlar da sessiz sedasız kayboldular. Survivor Taner, Popstar Firdevs, Biri Bizi Gözetliyor Caner gibiydi o haberler de. Birden karşımıza çıktılar ve birden kayboldular gittiler işte. Türkiye'de din, politika, muhafazakarlık, devrimcilik ve benzeri kavramlar da o felç yapan aşılar gibi aşılandığından, bu iki farklı olaymış gibi görünen ama aynı olan olayların ayni zamanda haberlere konu olup aynı zamanda unutulup gitmelerini normal karşılamak gerekir bence. 
Bu gibi vakaların önüne geçmek için, halkı bilinçlendirmek adı altında konulu kamu spotu filmleri yapmalıyız bana göre. Sonra, bu kamu spotunu malum web sitelerine yükleyelim. O bildiğiniz Alman filmleri gibi olsun ama. Halkımız da böylelikle hem eğlenip hem öğrenmiş olur. Böylelikle, hem eğlenmek hem de öğrenmek için zaman kaybetmiş de olmazlar. Hatta bütün kamu spotlarını böyle tasarlasaydık memlekette hiçbir sıkıntımız falan kalmazdı herhalde. Sonuçta, bizden önceki nesil Almancayı o filmlerden duya duya öğrenmişler. O filmlerin öğreticiliğini sorgulamaya pek gerek yok zannedersem. Sonuçta, biz de lisedeyken az hazırlanmamıştık Fransızca "écoute" yani dinleme sınavlarına Fransız dilinde eğitim veren Rus Enstitülerinin çektiği malum dizileri izleyerek. Eh o zaman, o neslin anlayacağı dilden ben de "Es wurden Arbeiter gerufen, Doch es kamen Eşek an."* diyeyim ve meseleyi kapatayım. Amaaaan, bize ne bunlardan? Bu devirde Issız  "Acun" mu kaldı sanki? 
Bulmacanın cevabı aşağıdadır.

Saygılarımla,

*Aslı "Es wurden Arbeiter gerufen, Doch es kamen Menchen an."dır. Yani çevrisi: "Biz işçi çağırdık, ama insan geldi." (Bir Cem Karaca nağmesi.)




Dinlemek isteyenler için link burada: https://www.youtube.com/watch?v=8agUW1U70k8